Destici: Zengezur Koridoru açılmalıdır

Destici: Zengezur Koridoru açılmalıdır

Haber Giriş Tarihi:
Haber Güncellenme Tarihi:

Gizem KARADAĞ-Celal ATALAY/ANKARA, (DHA)- BÜYÜK Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, “Zengezur Koridoru açılmalıdır. Türk Dünyası ile Türkiye’nin bağı onun ötesinde Avrupa’yla Türk Dünyasının bağı bütün dünyayla bunlar çok kıymetli ve önemli. Ama Amerika’nın bir şirketine 99 yıllığına kiralanmasının handikapları var. Bu anlaşmanın çok iyi incelenip tüm taraflarca ve tüm taraflarıyla Türkiye’yi ve Türk Dünyasını Azerbaycan başta olmak üzere mağdur etmeyecek, ileride sıkıntılar çıkarmayacak şekilde yapılması gerekiyor” dedi.BBP lideri Mustafa Destici, partisinin genel merkez binasında düzenlediği basın toplantısında konuştu. Destici, konuşmasında, “Ülkemizin orman yangınları açısından yüksek riskli bir bölgede bulunması nedeniyle, orman yangınlarıyla mücadeleye, yalnızca bir söndürme faaliyeti olarak değil; aynı zamanda ulusal güvenlik, ekolojik denge ve gelecek nesillerin yaşam hakkı çerçevesinden de bakmak zorundayız. Tüm dünyada, konunun uzmanları, özellikle akademik çevreler, sıcaklıkların artışıyla, orman yangınlarının daha sık ve şiddetli yaşanacağı konusunda, uzun yıllar boyunca uyarılarda bulundular. Birleşmiş Milletler verilerine göre, orman yangınlarının, 2030 yılına kadar yüzde 14, 2050 yılına kadar ise yüzde 30 oranında artış göstereceği öngörülüyor. Bu korkutucu tablo karşısında gerekli tedbirleri almayan ülkeler, muhakkak ki çok ağır sonuçlarla karşı karşıya kalacaklar. Ülkemiz bu konuda gerekli tedbirleri hızla almaktadır. Yangınların aynı anda çok sayıda birden başlamasıyla yetersiz kaldığı durumlarda olmuştur. Onun için biz başta uçak, helikopter olmak üzere diğer teçhizatlarımızda da mutlaka artışa gitmeliyiz. Her olasılığa karşı, her ihtimale karşı en yüksek düzeyde hazırlıklı olmalıyız” diye konuştu.Destici, “Ankara’da, kız kardeşini taciz eden 14 ve 17 yaşındaki iki caniye karşı duran 22 yaşındaki Hakan Çakır, alın teriyle ailesinin ve kendinin helal rızkını kazandığı dükkanında defalarca bıçaklanarak katledildi. Şahit olduğumuz bu vahşet, sokak çetelerinin ve suçun yaşı olmaz gerçeğinin son ve en acı örneklerinden biri olmuştur. Maalesef bazı kişiler bu genç yaşta daha genç bile olmamış 14, 15, 16 yaşındaki çocuklarımızı kullanarak, bunları istismar ederek çeteler kurmakta ve bunların üzerinden büyük menfaatler sağlamaktadır. Bu ölçüde vahşileşen, çeteleşen, kamu düzenini bozan katillerin, yaşları bahane edilerek, suça sürüklenen çocuk adı altında korunmalarını, toplum vicdanı asla kabul etmeyecektir. Benzer suçlarda belirgin bir artışla karşı karşıyayız. Söz konusu çeteleşmelerde, bugünkü ceza sisteminin 18 yaş altındaki suçlulara getirdiği korumacı tavrın, çeteler tarafından milletimize karşı silah olarak kullanıldığını açık bir şekilde görüyoruz. Ahmet Minguzi ve Hakan çakır cinayetlerinde olduğu gibi, bu cinayetleri gerçekleştiren organize suç yapılarında, bazı yaş gruplarını peşinen suçsuz saymak yerine, failin işlediği fiilin suç olduğunu idrak edip etmediklerinin esas alındığı bir yasal düzenlemeye mutlaka ivedilikle gidilmelidir. Özellikle 15 yaş üstü olup da bu tür suçları işleyenler büyüklerin grubunda yargılanmalıdır. Belirgin bir giyim tarzı ve davranış kalıplarına sahip olan, sosyal medyayı güç gösterisi yapmak ve korku uyandırmak için kullanan bu çetelerin tetikçilerinin çocuk kabul edilerek cezadan muaf tutulmaları ya da önemli ceza indirimlerine sahip olmaları, korkarız ki, ülkemizde Güney Amerika benzeri bir çeteleşmelere neden olacaktır. Emniyet güçlerimizin gayretli çalışması ve kararlı mücadelesi sonucu bu benzeri suçlarda ciddi azalmalar gözükse de bu çeteler kökünden temizlenmesi için hukuk sistemimizde, ağırlaştırılmış ve caydırıcı cezalarla mutlaka yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Bu tip vahşi suçlar için olayın işleniş şartları ve şekli de dikkate alınarak muhakkak tahliyesiz müebbet ve idam cezaları hukuk sistemimize girmeli ve uygulanmalıdır. Bunların dışındaki cezalar, mağduru ve toplumu değil suçluyu korumaktadır. Bu tür suçlar için mutlaka idam cezası geri getirilmelidir. İdamdan başka hiçbir ceza adaletin tecil etmesini ya da yüreğimizin soğumasını sağlamaz" ifadelerini kullandı. Destici, “Çözüm süreci adı altında geçmişte yürütülen girişimlerin PYD/YPG yapılanmasına nasıl zemin hazırladığı bugün açık biçimde görülmektedir. Bu süreç, milletimizin vicdanında derin yaralar açmış ve terör örgütlerinin dış destekli planlarına hizmet etmiştir. Bugün aynı çevreler tarafından sıkça gündeme getirilen Irak modeli adı altındaki benzer senaryolar da aynı tehlikeyi barındırmaktadır. Geçmişteki ‘1 koyup 3 alacağız’ şeklinde maceracı bir şekilde ABD’nin çevre coğrafyamıza çökmesine vesile olan Özal dönemi yanlış ve hatalı Irak politikaları, Türkiye’nin stratejik çıkarlarına zarar vermiş, bölgemizde istikrarsızlığı kalıcı hale getirmiştir. Bu yaklaşımın Suriye’de tekrarlanmasına müsaade edilmesi mümkün değildir. Türkiye Dış İşleri Bakanına hiç kimse hadsizlik yapamaz, ona yapılan hadsizlik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yapılmıştır. O hadsizlere haddini bildirmekte devletin asli görevleri arasındadır. Türkiye’nin tutumu net olmalıdır. PYD/YPG’nin özerklik ya da devletleşme hedefine kesinlikle izin verilmemelidir ve verilmeyecektir. Türkiye, milli güvenliğini hiçbir dış gücün onayına ihtiyaç duymadan, kendi bağımsız iradesiyle koruyacaktır. Ne Tel Aviv kartı ne Washington dayatmaları bu milletin iradesini değiştiremez. Çünkü Türkiye’nin kaderi ne Kandil’de ne Washington’da ne İmralı’da ne de Tel Aviv’de yazılır. Türkiye’nin kaderini ancak Yüce Allah ve yalnızca bu milletin iradesi çizer. Devletimizin siyaset ve güvenlik kurumlarının, milletimizin hassasiyetleriyle tam uyum içinde hareket ederek şantaj politikalarına karşı bağımsız ve kararlı bir duruş sergileyeceklerine inancımız tamdır. Böyle bir tutum sergilenmezse Büyük Birlik Partisi buradadır ve sağlam durmaya devam edecektir” diye konuştu.Destici, “Son dönemde kurulan komisyonlar ve planlanan görüşmeler, şehit aileleri ile terörist ailelerini ve terör örgütüne teşne bazı STK’ları aynı masaya oturtma hevesiyle sahneleniyor. Ancak iyiyle kötüyü, haklıyla haksızı, suçluyla masumu aynı potada eritmek, sahadaki fiili durumu değiştirmiyor. ABD/CENTCOM’un himayesindeki PKK ve sınırımızın ötesindeki türevleri hâlâ sahada güçlü ve PYD-SDG federal yapı peşinde. İçeride üretilen hâlâ masalsı barış ve entegrasyon söylemleri sadece sahte bir barış algısı yaratıyor, gerçek barışı getirmiyor. Çünkü karşımızdakiler gerçek barış istemiyor. Onlar devleti bölmek istiyor. Ayrı bir millet oluşturmak, ayrı bir ülke kurmak, ayrı bayrak, ayrı marş istiyor. Bunu anlamak için çok da zeki olmaya gerek yok. Her şey gün gibi ortada. Türkiye’nin sınır güvenliği ve milli çıkarları, propaganda ve idealist tiyatrolarla değil, sahadaki gerçekler ve stratejik değerlendirme ile korunabilir. Bildiğiniz üzere geçen hafta terör örgütünün siyasi uzantısı DEM Parti yetkilileri basın açıklamalarında mevcut çözüm sürecini yönetenler için, geçmişteki Çözüm Sürecini yöneten ve yürüten bürokratik kapasiteye verilen hukuki dokunulmazlıktan talep ettiler. Dikkat edin arkadaşlar. PKK sembolik bir göz boyama ve bir basın açıklaması dışında silah filan bırakmadı. Sadece süreç yüzünden barış değil bir çatışmasızlık hali var. Yine dikkat edin arkadaşlar, PKK hâlâ silah bırakmış değil, KCK ve bağlı yapılar Türkiye’ye meydan okumaya devam ediyor. Ayrılıkçı çeteler bu süreçten yüz bularak şehirlerde turizm beldelerinde toplu yaşam alanlarında toplumu ajite edecek şekilde her türlü şımarıklık ve küstahlıkları yapmaya devam edip iç barışı zorluyorlar. Bu tablo, geçmiş çözüm sürecinde yaşananların bir tekrarı riskini taşıyor. Devlet aklı, milletimizin güvenliği ve egemenlik hakları için sahadaki gerçekleri görmeli, propaganda ve idealist tiyatrolara değil, somut stratejik değerlendirmelere göre hareket etmelidir. PKK’nın siyasi uzantısı DEM’in hukuki dokunulmazlık talebi, bu süreçte yaptıkları ve yapacakları hukuksuzlukların gelecekte bir hesabının olacağını iyi bildikleri için şimdiden koruma istiyorlar. Fakat beyhude, hiçbir zırh onları koruyamayacaktır. Günü geldiğinde hainliklerinin bedelini mutlaka ödeyecekler, burunlarından fitil fitil getirilecek” dedi. Destici, Zengezur Koridoru ile ilgili, “İki ayrı devlet olsak da bir millet olduğumuz muhakkak olan Azerbaycan’ın Karabağ bölgesi 30 yıla yakın bir süre Ermeni işgali altında kaldı. Bu Ermenistan’ın kendi başına yapabileceği bir şey midir? Emperyalist küresel güçlerin, o dönem Rusya başta olmak üzere diğer devletin destekleriyle oldu. Sözde Ermeni iddialarının olduğu 24 Nisan’da Ermenistan Başbakanı Türkiye ve Ermenistan bayrakları yakanları suçladı. Bizim içimizdeki PKK’nın siyasi partisi DEM Parti 24 Nisan için Türkiye’yi soykırımla suçlarken, Paşinyan Türkiye’yi soykırımla suçlayanları suçladı. Paşinyan DEM Partisi’nden daha yakın Türkiye’ye. Paşinyan onlardan Türkiye’ye daha dost. Elbette Zengezur Koridoru açılmalıdır. Türk Dünyası ile Türkiye’nin bağı onun ötesinde Avrupa’yla Türk Dünyasının bağı bütün dünyayla bunlar çok kıymetli ve önemli. Ama Amerika’nın bir şirketine 99 yıllığına kiralanmasının handikapları var. Yarın Amerika dedi ki; ‘buradan Türk tırlarının geçişine izin vermiyorum.’ Ne yapacaksın? Ya da ‘şu ülkenin geçişine izin veriyorum, şu ülkenin geçişine izin vermiyorum’ dedi. Bu anlaşmanın çok iyi incelenip tüm taraflarca ve tüm taraflarıyla Türkiye’yi ve Türk Dünyasını Azerbaycan başta olmak üzere mağdur etmeyecek, ileride sıkıntılar çıkarmayacak şekilde yapılması gerekiyor. Biz bölge ülkeler olarak kendi göbeğimizi kendimiz keselim isterdik. Öncelikle mazlum coğrafyaların çıkarlarını önceliyoruz" dedi.